Can dostunuz, sınıfı arkadaşınız Ekrem Balıbek’i kaybettiniz. Acılarınızın büyüklüğünü anlayabiliyorum. Dile kolay! Yarım asrı geçen bir dostluk ve yol arkadaşlığı. İyi ve kötü günlerde birlikte olmak, acıları, sevinçleri birlikte paylaşmak, fırtınalara, dalgalara birlikte göğüs germek… İşte gerçek dostluk bu!..

Sizi hep gıpta ile izlemişimdir. Ne zaman telefon edip sizi sorsam; “şimdi çıktı” veya “biraz sonra gelecek” demiştir. Ayni irfan yuvasından, ayni değerli öğretmenlerden feyiz aldınız. Bizler de Balıkesir Lisesi 1949-1950 mezunlarıyız.

Bu okulda bizlere yalnız bilgi verilmedi; dostluk, kardeşlik, dayanışma da öğretildi. Bizler, Saide Erçevik gibi öğretmenlerimizi örnek aldık; sınıfımızın hemen bütün kızları öğretmen oldular; yurdun en ücra köşelerine ışık olmaya, sevgi ve bilgi dağıtmaya gittiler. Erkeklerse avukatlığı ve doktorluğu tercih ettiler. Bu vesile ile sevgili öğretmenlerimizi de rahmetle anıyoruz. Bugün hayatta kalan 20 sınıf arkadaş emekli öğretmen, her ay İstanbul’da toplanıp eski günleri yad eder, anılarımızı tazeleriz.

Bir yazar şöyle der: “Ölüm gelip de insan bu dünyadan göçeceği zaman; ‘Ben bu işleri yaptım, şu kitapları yazdım, şu insanları yetiştirdim, şu kitapları yazdım, şu iyilikleri yaptım, şu kalpleri kazandım’ diyebiliyorsa, en büyük eseri olan hayatını, gönül rahatlığı ile tamamlamış demektir.” Ne mutlu Balıbek’e ki örnek bir dost olabilmiştir. O, ayni zamanda çalışanları için de bir ekoldü: Bütün enerjisini Balıkesir için harcamış usta bir kalemdi. Tüm sevenlerinin kalbinde yaşayacaktır.

İngilizler, “Tanrım, değiştirmesi elimizde olmayan acılar için bana güç ver ki bu acılara dayanabileyim” der.

Kızılderililer, “Doğduğunda sen ağlamıştın, herkes gülmüştü. Öyle şeyler yap ki öldüğünde herkes ağlasın” der.

Devir ağlama devri değil, onun yolundan gidip yarım bıraktıklarını tamamlama devridir.

Bizler güvenilir bir dost, usta ve yürekli bir gazeteciyi yitirdik. Hepimizin başı sağolsun.

Nur içinde yat Ekrem Balıbek.

(Yeni Haber 24 Mart 2011)